Geçtiğimiz haftalarda Yeni Asır gazetesinde İsevi Topluluklar Derneği ve Türk Hristiyan toplumu hakkında çıkan karalayıcı ve hedef gösterici haberlere karşı İsevi Topluluklar Derneği basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması şöyle:
BASINA VE KAMUOYUNA
Bir süredir Yeni Asır gazetesinde İsevi Topluluklar Derneği ve Türk Hristiyan Toplumumuz hakkında olumsuz, yalan ve hedef gösterici yayınlar yapılmaktadır. Son günlerdeki bu yayınlarda direkt kişi ismi ve resmi yayınlayarak topluluğumuz ve mensubu kişiler hedef gösterilmekte, mağduriyetlere davetiye çıkarılmaktadır. Malatya Zirve Yayınevi katliamından önce benzer yayınların yol açtığı sonuçlar hala ortadadır.
İnanç ve ibadetlerini sürdürmeye çalışan toplamda 100 kişi kadar katılımcısı olan bir topluluğun 10 milyonluk bir bölgeye yayın yapan bir gazetenin hedefi olması, nefret söylemleri ile manşetlerini süslemesi, iftira atılması ve bunun gazetecilik adına yapılmasını halkımızın vicdanına bırakmaktayız. Bu yayınların olumsuz sonuçları konusunda gerekli güvenlik önlemlerini almalarını kamu otoritelerinden talep etmekteyiz.
Yaşanacak olumsuz gelişmelerden Yeni Asır gazetesi ve haberi yapanların sorumlu olacağını ve hukuki haklarımızı sonuna kadar kullanacağımızı belirtmek istiyoruz.
Yeni Asır gazetesinde çıkan yazılarda o denli yalan, iftira ve dezenformasyon mevcut ki bunları tek tek ifşa etmek bir basın açıklamasını aşmaktadır. Ancak toplumu doğru bilgilendirmek adına bazı noktalarda açıklama gereği duyulmuştur:
1- “Korsan Kilise” iddiası,
Kilise kelimesi Grekçe kökenli olup topluluk, çağrılmış toplananlar anlamına gelir. Biz kilise derken bir bina veya idari bir yapı değil bir topluluğu kast etmekteyiz. Bu nedenle topluluklar kendilerine özel isimler vermektedir. Özetle Karataş Kilisesi derken aslında Karataş’ta toplanan Hristiyan topluluğu demek istemekteyiz. İdari yapımız dernektir. Çünkü ülkemizde dini toplulukların dernek veya vakıf olmaktan başka bir alternatifi bulunmamaktadır. Kanunlara uygun varlığımızı sürdürmeye çalışmaktayız. Bu nedenle “korsan” vs isimlerini hak etmemekteyiz.
2- K.Ö’nün iddiaları,
Öncelikle biz kendisini Y.Ö. olarak tanımaktayız. İsmi konusunda ya gazeteye ya da bizlere uzun yıllar yalan söylemiştir. Yazılanlar dürüstlükten uzak ve vicdandan yoksundur. Y.Ö. ve ailesine inancımız ve vicdanımız gereği tüm insanlara göstermeye çabaladığımız sevginin dışında ne uydurma vaatler verilmiş ve ne de zorla Hristiyan yapılmış veya zorla vaftiz edilmişlerdir. Kendi özgür iradeleri ile uzun yıllar kilisemize katılmışlar ve özgür iradeleri ile son yıllarda katılmamayı seçmişlerdir. İmanın ne zorla ne de kandırmaca ile olmayacağının bilinci içindeyiz ve ne inancımız ne de vicdanlarımız böyle kabul edilmez yaklaşımları onaylamaz.
K.Ö. Kendisi ve hikayesi ile ilgili birçok yalan bilgi ortaya atmaktadır. Kendisi topluluğa katıldığında Büyükşehir Belediyesinde çalışmamaktaydı. Belediyeye uzun yıllar sonra girmiş ve daha sonra malulen emekli olmuştur.
Kendisinin neden Hristiyan olduğunu ve neden ayrıldığını kendisi bilmektedir. Ancak topluluğa girerken kendisine kızının tedavisi için bir vaat verilmemiştir. Verilmesi olanaksızdır, çünkü maalesef değerli kızımızın tedavisi mümkün olmayan zihinsel ve fiziksel bir hastalığı vardır. Bunu en iyi kendisi bilmektedir. Kızımızın tedavisi mümkün olsaydı değil Amerika dünyanın dört bucağına götürmek için elimizden geleni seve seve yapardık. Elimizden gelen dua etmek ve Tanrının mucizesini beklemek. Y.Ö. kızının durumunu ve fotoğrafını bu iftiralara alet ederek kendi kızına olan öz saygısını ve sevgisini ortaya koymaktadır. K.Ö’nün iddiasının aksine engelli kızımız hiç bir zaman vaftiz edilmemiştir. Çünkü dünyanın en masumudur ve vaftiz edilmeye ihtiyacı yoktur. Aynı şekilde torununun vaftiz edildiği iddiası da yalandır. Kilisemiz çocuk vaftizine inanmadığı için çocuklar vaftiz edilmemektedir. Diğer çocukları da yetişkin olduktan sonra kendi iradeleri, talepleri ve ailelerinin onayı ile vaftiz edilmiştir.
Çok önemli olmamak ile birlikte hikayenin yalan olduğunu ortaya koyması açısından söylemek istiyoruz. Kendisinin iddiası önce kendisinin vaftiz edildiğidir ancak basına verdiği resimde bile eşinin ondan önce vaftiz olduğu ve ıslak şekilde onu izlediği görülmektedir. Ayrıca lüks bir tatil sitesi değildir vaftiz edinilen yer. Gayet basit ve toplu kalınılan kamping tarzı bir yerdir. Hiç bir zamanda lüks minibüsümüz olmadı. Vaftizler son gün değil 2. gün yani pazar günü yapılır. Ayrıca o yıllarda geleneksel toplantımız 4 gün değil 7 gün yapılırdı ancak maddi zorluklardan dolayı yıllar sonra 4 güne düşürüldü.
K.Ö’nün ailece “bu yoldan” pişman olduğu ve geri dönmek istediği ve ortak karar vererek Yeni Asır gazetesine konuştuklarını iddia etmekle birlikte diğer aile fertlerinin görüşlerine yer verilmemesini kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
3- Kilisenin ajan dolu olduğu iddiası,
Topluluğumuz ülkesini ve milletini yürekten seven vatandaşlardan oluşmaktadır. Yasalar çerçevesinde hareket etmekte ve her pazar ülkemizin esenliği ve idarecilerimiz için dua etmektedir.
Şu an tutuklu bulunan Diriliş Kilisesi Pastörü Andrew Brunson vaaz vermek bir yana hiç bir zaman topluluğumuza katılmamıştır. Üstelik kendisine atfedilenler kanıtlanmamış, bir yıldan fazladır tutuklu olup şahsına karşı iddianame bile yazılmamıştır. Süreç devam etmektedir.
Aynı şekilde değerli bir tıp insanı olan John Fowler da toplantılarımıza hiç bir zaman katılmamıştır. Ayrıca atfedilenlerin tam tersi uzun yıllar Türkiye’nin tıp camiasına önemli hizmetleri olan, üniversitelerimizde “Acil Tıp” bölümlerinin kurucularından, bir çok üniversite ve hastaneye uzman danışmanlık yapan bir bilim adamıdır.
Yine iddia edilen sanatçı Mehmet Ali Alabora hiç bir zaman topluluğumuza katılmamıştır. Sanatçı Melih Ekener eşi ile birlikte İzmir’de bulundukları bir sefer ibadet ve ziyaret için topluluğumuza katılmışlardır. Bu da demek oluyor ki K.Ö’nün toplulukta ajanların kaynadığı ve ülkemizin kötüleyen vaazlar verildiği toplantılar yapıldığı iddiası tamamen yalandır. Böyle söylemlerde bulunmak inancımız gereği yasaklanmıştır. Topluluklarımızın kapıları her zaman açıktır oralarda ne konuşulduğunu istenildiği zaman duymak mümkündür. Yeter ki duymak isteyiniz.
Sonuç olarak,
Tanrı’nın on emrinden biri “Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin”dir. K.Ö.(Y.Ö.) hangi amaç ve çıkar ile bunu yapmaktadır bilemiyoruz; ancak görünüyor ki Yeni Asır yazarı ve gazetesinin yaklaşımı gerçeği aramak değil karalama ve hedef göstermek odaklıdır. Ne yazık ki her iki konumda da bir Allah korkusu bile görülememektedir.
Gazeteciliğin esası kendisine bir kaynağın verdiği bilgileri olduğu gibi kabul etmek değil başka kaynaklardan doğruluğunu tescil edip buna göre yayın yapmaktır. Haber yayınlanmadan önce iddiacı kişinin öne sürdükleri hakkında kendisi dışında diğer aile fertleri ve bizlere sorulup araştırılmasının basın ahlakının gereği olsa gerek diye düşünmekteyiz. Ayrıca Yeni Asır gazetesinin, bilgilerin K.Ö (Y.Ö) ve ailesinden olduğunu iddia etmekle birlikte diğer aile fertlerinin görüşlerine yer verilmemesini kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
Topluluğumuz yasalara bağlı, ülkesini ve milletini seven vatandaşlardan oluşmaktadır, politik bir konumu yoktur ve yasadışı hiç bir oluşumun içinde yer almamakta ve desteklememektedir. Bu tarz karalama ve nefret söylemleri ile hedef gösterme yayınlar geçmiş yıllarda da çok yapılmış, nitekim Malatya’da 2007 yılında çok acı sonuçlara yol açmıştır.
Yeni Asır gazetesini gazetecilik ilkelerine ve ahlakına uygun şekilde yayın yapmaya davet ediyoruz.
Bizleri emelleri belirsiz kişilerin iddiaları ile suçlu ilan etmekte ve saldırılara hedef yapmaktasınız. Her olumsuz durumdan hukuken ve vicdanen sorumluluğunuzun olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Halkımızın bu tarz karalama ve nefret kampanyaları karşısında duyarlı ve hassas vicdanlı olacağına inanıyoruz.
Saygılarımızla, bilgilerinize sunulur.
İsevi Topluluklar Derneği
