29 Mart 2024 Cuma

12 soruda IŞİD ve Musul krizi: Nereden nereye?

Musul’da Türkiye Başkonsolosluğu’na yönelik saldırıyla iyice görünür hale gelen IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) krizi, gündemin en önemli maddelerinden biri olmaya devam ediyor. Irak’taki durumun  giderek içinden çıkılmaz bir hal almaya başladığının sinyalleri geçtiğimiz bir yıl boyunca dahi güçlü bir şekilde görülebiliyordu. Örneğin, 9600’e ulaşan sivil ölümler; ABD’de ‘yeni Vietnam mı?’ tartışmalarının yaşandığı, bölgede El-Kaide’nin etkinliğinin arttığı ve savaşın etkisiyle ülkede 4,7 milyon insanın yer değiştirdiği 2008’deki rakamlara çok yaklaştı.

Şimdiden fiilen üçe bölünmüş bir ülke görünümü arz eden Irak’ın çeşitli bölgelerinde çatışmalar devam ediyor. Uluslararası toplumun, sadece Irak değil, Suriye’den de durmaksızın gelen felaket haberlerini somut bir karşılık ve tepki olmadan izlediğini düşünürsek, IŞİD depreminin yarattığı sinyallerin görmezden gelinmesi de şaşırtıcı olmadı. Oysa, bugün bölgedeki durum çok net ve Irak’ta açık bir iç savaş yaşanıyor. Uzmanlar, bu savaşın etkilerinin sadece Irak’la sınırlı kalacağını düşünmenin saflık olacağı fikrinde.

IŞİD’in nereden geldiğini, istikametinin ne olduğunu, Irak, Suriye ve Türkiye üzerine etkilerini, Irak Kürdistanı’nın önemli yayın organı Rudaw’ın Genel Yayın Yönetmeni Rebwar Kerim; ‘Mezopotamya Ekspresi’ kitabının yazarı Ortadoğu uzmanı gazeteci Cengiz Çandar; uluslararası ilişkiler uzmanı gazeteci Soli Özel; Ortadoğu tarihi uzmanı Erhan Keleşoğlu; ‘İslamcılık ve Suriye Devrimi’ kitabının yazarı Carnegie Vakfı Suriye masası eski editörü Aron Lund ve uluslararası gazetelere yazdığı analizlerle tanınan Vicken Cheterian’la Agos gazetesinden Gökhan Diler ve Uygar Gültekin konuştu ve 12 soru ve cevapta bölgenin fotoğrafını çektilerISID musul.

1. IŞİD ne tür bir örgüt ve nasıl bu noktaya geldi?

Erhan Keleşoğlu: Irak hükümetinin mezhepçi politikaları IŞİD’i büyüttü

IŞİD, Musa el-Zerkavi’nin önderliğinde kurulan Irak el-Kaide’sinin devamı. Şiddeti kutsayan tarzı, ehl-i sünnet’ten olmayanlara karşı amansız düşmanlığıyla bilinen Zarkavi, 2006 yılında ABD tarafından öldürüldü ve onun ardından liderliği üstlenen Ebu Bekir el-Bağdadi aynı çizgiyi devam ettirdi. Bağdadi, iç savaş başlayınca örgütünün önemli bir kısmını Suriye’ye kaydırarak başarılar elde etti. Zengin körfez ülkelerinden gelen finansal destek, ele geçirilen petrol kuyuları ve kaçakçılıktan gelen gelirle beraber dünya genelindeki cihatçılar için cazibe merkezi olan örgüt kısa sürede büyüdü.

Usame Bin-Ladin’in öldürülmesinden sonra El-Kaide lideri olan Zevahiri’yle anlaşamayan Bağdadi, örgütle ilişkisini keserek Irak Şam İslam Devleti adını alarak bağımsız olmayı seçti. Suriye-Irak arasındaki sınırın ortadan kalkması; iyi silahlanmış, savaş kabiliyeti yüksek bir grup olarak sivrilmesi; Iraklı Sünni gençlerin sahip olduğu, Şii çoğunluk tarafından tüm toplumsal kaynaklardan dışlanacakları algısı, IŞİD’e duyulan teveccühü artırdı. Diyebiliriz ki IŞİD nispeten küçük olmasına rağmen Irak’taki Sünniler içerisinde hükümete karşı olan öfkeden yararlanmayı bildi. Eğer Irak’ta mezhepçi bir bakışla tüm Sünni nüfus hedef alınırsa IŞİD daha çok genci kadrosuna katabilir ve savaş daha uzun süre devam eder.

Aron Lund: Suriye savaşı uygun ortam sağladı

ABD, 2003’te Irak’ı işgal ettiğinde el-Kaide’nin bu ülkedeki uzantısı oldular ve giderek büyüyen bir cihatçı güce dönüştüler. Sonraki süreçte, kendine has bir form aldı;, ismindeki el-Kaide’yi atarak kendini bir ‘devlet’ olarak lanse etti ve bununla kendini Irak’ın meşru hükümeti ilan etti. IŞİD 2010’lu yılların sonuna doğru çok da iyi bir durumda değildi, fakat 2011’de Suriye’de çatışmaların başlamasıyla, ülke dışından gelen savaşçı ve silahların da sayesinde hızlıca büyüdü. Ne var ki, IŞİD’in hızlı büyümesi el-Kaide’yle arasında gerilime neden oldu, şu anda iki örgüt birbirleriyle açık savaş halinde. IŞİD bu gerilimin yarattığı dinamikle ve Usame bin Ladin’in de verdiği mesajlara uygun şekilde kendini küresel bir hareket olarak yeniden tanımladı.

Vicken Cheterian: Sünni rakiplerine karşı da acımasızlar

IŞİD’in aşırılıkçı bakış açısı ve uzlaşmaz tavrı savaşan diğer grupları, yerel militanları uzaklaştırdı ve marjinalleştirdi. Muhtemelen IŞİD geçmiş tecrübelerinden dersler çıkardı: ılımlı ve uzlaşmacı olmamak, Sünni rakiplerine karşı dahi merhametsiz olmak ve fethedilen bölgelerde mutlak kontrolü elde tutmak tavırlarını benimsedi.

2. Irak ordusunun Musul ve Felluce’yi IŞİD’e savaşmadan bırakmasının nedeni ne?

Vicken Cheterian: Irak ordusu bir Şii milis grubu gibi davranıyor

ABD ve müttefiklerinin milyarca dolar harcadığı Irak ordusunda bu dönemde yaşanan moral kaybı ve çöküş, tam da ordunun doğasından kaynaklanıyor. Irak ordusu Felluce veya Musul’da kendini yabancı hissediyor ve buraları uğruna savaşmaya değer görmüyor. Buralarda yaşayan halk da benzer duygulara sahip: Irak ordusu, onlar için ulusal bir ordu değil, bir işgal gücü gibi.

YouTube’da yayınlanan amaör bir video bu hisleri gösteriyor: Irak ordusuna mensup askerler sahada ölen arkadaşlarının cenazesini kaldırıyor. Şiilere uygun şekilde göğüslerine vuruyor, ilahiler söylüyor ve Şii kimliğinin önemli isimlerinden Hüseyin’in adını zikredip sloganlar atıyorlar. (https://www.youtube.com/watch?v=pOx-0WJiXM4 ) Eğer bir an için üniformalarını unutsak, onları ulusal bir ordunun askerleri değil, bir milis kuvvetinin savaşçıları sanabiliriz.

3. Musul saldırısında IŞİD tek başına mı hareket etti?

Vicken Cheterian: Nakşiler ve Saddam yanlıları da vardı

Musul saldırısına iştirak eden tek askeri güç IŞİD değildi; bazı feodal güçler, Nakşibendi militanları ve eski Baasçı subaylar da vardı; özellikle Saddam Hüseyin’in doğduğu yer olan Tikrit’te. IŞİD bunlar arasında en organize ve uluslararası olanı ve halihazırda Suriye’nin kuzeyinin önemli bir kısmını da ellerinde tutuyorlar.

4. Irak’taki mezhep gerilimlerinde Maliki iktidarının rolü ne?

Vicken Cheterian: Maliki Sünnileri sürekli dışladı

Ordudaki çöküntü siyasi istikrarsızlığın da olduğu bir döneme denk düşüyor. Görevdeki Başbakan Nuri el-Maliki koltukta üçüncü dönemi de yaşamak istiyor ve her ne kadar Maliki’nin partisi Mayıs 2014 seçimlerinde en çok oyu alsa da (328 sandalyenin 92’si) hala hükümet kurabilmek için ittifaklara ihtiyaç duyuyor. Önceki seçimlerde Maliki yeni hükümete Sünnileri entegre etme sözü verdi, fakat bunu yapmak yerine sistemli bir şekilde Sünnileri düşmanlaştırdı. 2008-09’da cihatçı birliklerle savaşan ‘Sahva’ ordusunu marjinalleştirdi ve ardından dağıttı, liderlerini tutuklatıp infaz ettirdi. Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi’yle olan ilişkileri de gergindi, Kerkük’teki ihtilaflı bölgelere asker sevkiyatı yaptı. Maliki’nin kuzeyde herhangi bir dostu kalmamıştı.

Son kertede, Irak ordusu çözülürken ve IŞİD militanları Bağdat’a yaklaşırken Maliki hiç olmadığı kadar Şii militanlara muhtaç olacak. Şii dini önder Ali Sistani’nin ‘teröristlere’ karşı ‘cihat’ çağrısında bulunmasıdurumu daha da dibe çekiyor ve bölgede din savaşları korkusunu ortaya çıkarıyor.

Aron Lund: Her şey Irak hükümetinin tavrına bağlı

Orta vadede asıl mesele IŞİD değil Irak Hükümeti’nin ne kadar güçlü durabileceği ve Musul’un kaybedilmesi karşısında, ne ölçüde bir ulusal hükümet ya da bir Şii güç olarak davranacağı olacak.

5. Türkiye’nin IŞİD’in güçlenmesinde nasıl bir etkisi var?

Erhan Keleşoğlu: Türkiye IŞİD’e doğrudan değil ama dolaylı destek verdi

Türkiye yanlış hesapla Esad’ın kısa sürede iktidardan düşeceğini umuyordu. Bu gerçekleşmeyince silahlı muhalefete destek verildi. Özgür Suriye Ordusu’nun bir askeri merkez olarak örgütlenememesinden ötürü daha çok IŞİD’in Suriye’deki rakipleri Nusra Cephesi ve İslami Cephe desteklendi. Mesafeli olunan IŞİD’e Türkiye tarafından verilen destekse dolaylıydı; uluslararası cihatçı militanların rahatça Türkiye’den Suriye’ye geçmelerine göz yumuldu; hatta Kürt bölgelerinde IŞİD’in PYD güçleriyle girdiği çatışmalarda sınırda rahatça hareket etmelerine de göz yumuldu. En büyük güvenlik tehdidi görülen Kürt unsurlara karşı IŞİD, ehven-i şer görülüyordu. IŞİD’in bu kadar güçlenmesi Türkiye açısından büyük risktir. Bu örgüt içerisinde çok sayıda Türkiye kökenli insan bulunuyor ve mezhepçi, tekfiri ideolojileriyle ülkede eylemde bulunmalarını önleyecek bir engel bulunmuyor.

6. ABD’nin IŞİD’e karşı tutumu ve işlerin bu noktaya gelmesindeki rolü ne?

Soli Özel: Obama sorumsuz davranıyor

ABD politikasının rolü ilgisizlikten ibaret. Obama yönetiminin genel yaklaşımı, Bush’un ülkenin başına açtığı belalardan sonra bu bela alanlarından çıkmak ve yeni belalara bulaşmamak. O nedenle Suriye konusunda tutarsız, ürkek ve sorumluluk almaktan kaçan bir siyaset izlediler. Bu yaklaşımın dip noktası kırmızı çizgi denilen kimyasal silah kullanımından sonra hava kuvvetlerini kullanmamasıydı. Bu arada Irak’ta Bush yönetiminin Sünni aşiretlerin yardımıyla zapturapt altına aldığı Mezopotamya’daki El Kaide, Suriye’de kendisine bir alan yaratıp stratejik hedeflerini uygulamaya koymaya başladı. ABD bir felaket olan Maliki yönetimine destek vermeyi sürdürerek Maliki’nin dışladığı ve öfkelendirdiği Sünnilerin saf değiştirmeye başlamasına ve IŞİD baskısı altında saf değiştirmesine omuz silkti.

Obama yönetiminin bu durumda pek bir müdahalede bulunacağı kanısında değilim. ABD kendi açısından doğru yapmış olabilir ama Irak’taki felaketin başlangıcı onların işgali olduğuna göre bir sorumluluk taşıması gerekirdi. Bunu yüklenmiyor. Bu nedenle hata yaptığını sanmıyorum ama sorumsuz davrandığını ve Suriye’deki şiddeti Suriye sınırları içinde tutacağını düşünerek yanlış değerlendirme yaptığını anladığını sanıyorum.

Vicken Cheterian: ABD’nin ulus inşası planları çöktü

Musul’da yaşanan dramatik olaylar ABD’nin ‘ulus inşası’ planlarının çöktüğünü tüm dünyaya gösterdi. Uluslar teknik eğitim ve silah transferiyle inşa edilmez. Şimdi Irak-Suriye sınırında, tıpkı Taliban kontrolündeki Afganistan-Pakistan sınırında olduğu gibi yeni bir sınır eyaleti var ve bu defa Avrupa’ya çok daha yakın.

7. IŞİD’i hangi güçler yönlendiriyor?

Vicken Cheterian: Artık yönlendirilmek için fazla büyükler

Arap medyası IŞİD’in İran ya da Suudi Arabistan tarafından yönlendirildiğini işlemeye devam ediyor. Bu, bölgede ağır basan düşünce şekli olan komplo teorilerinden kaynaklanıyor. IŞİD dış güçler tarafında yönlendirilemeyecek kadar büyük bir güce dönüştü. Bölgeden ve uluslararası kamuoyundan ne tür açıklamalar gelirse gelsin, büyük güçler IŞİD’in artan gücünü hesaba katacaktır.

8. Irak Kürdistanı yönetiminin pozisyonu ne?

Rebwar Kerim: Peşmerge savaş istemiyor, bölgesini savunuyor

Kürt yönetimi ilk andan itibaren, mevcut tartışmalı bölgeleri doldurdu. O coğrafyada bulunan insanları korumakla görevli peşmerge güçlerine takviye yapıldı. Irak ordusunun yarattığı güvenlik boşluğunu doldurdu. İran tarafından son günlerde Kürt yönetimine yönelik IŞİD’e karşı mücadele etmeleri için bir baskı kurulmakta ama Kürt yönetimi sadece Irak Kürdistanı’nı korumak istiyor ve IŞİD’le bir savaşa girmek istemiyor. Kerkük’ün etrafındaki köy ve kasabalarda, Diyala’ya bağlı Sadiye kasabasında çatışmalar var. İlerde IŞİD Kürtlerle savaşır mı belli değil; çünkü IŞİD, Sünni bölgelerde buna tek başına karar veremez. Kürtlerin diğer Sünni gruplarla son üç yıldır ilişkileri iyi.

Aron Lund: Kürtler bölgedeki tek organize seküler güç

Irak devleti ve ordusunun kuzeydeki çöküşü Kürdistan yönetimi için elbette fırsat yarattı. Kürtler uzun zamandır istedikleri şekilde Kerkük’ün kontrolünü aldı. Kürtler aynı zamanda yabancı yardımlardan da en çok faydalanacak kesim; çünkü belki de gelecekte IŞİD’in en baskın güç olacağı bir coğrafyada, tek organize seküler güç durumundalar.

9. Bölgede Irak Kürdistanı’na doğru göç başladı. Kürdistan yönetimi bunu kaldırabilir mi?

Rebwar Kerim: Kürt yönetimi mültecileri tek başına ağırlayamaz

Kürdistan yönetiminin 8 aydır kendi devlet memuruna verecek maaşı bile yok. Bağdat yönetimi bütçe göndermiyor. İnsani yardımlar halkın duyarlılığıyla yapılıyor. Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu’yla birlikte kurduğu çadır kentler ve insani yardımlar var. Suriye’den kaçan insanlar için hâlâ 15 kamp var. 6 ay önce El-Enbar vilayetinden kaçan Sünni Arap 15 bin aile var ve geçen yıllarda mezhep ve dini çatışmalardan kaçan binlerce Hıristiyan ve Arap var. Yani bugünkü haliyle 4,5 milyon nüfuslu Irak Kürdistanı 1 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapıyor. IKBY’nin gücünü ve abluka altında olmasını göz önünde bulundurarak bu kadar mülteciye tek başına yardım etmesi mümkün değil diyebilirim.

10. Türkiye ile Irak Kürdistanı IŞİD’e karşı birlikte hareket eder mi?

Rebwar Kerim: Türkiye isterse ortak mücadele mümkün

IŞİD’in Kürdistan yönetimi için kısa vadede büyük bir tehdit olduğunu düşünmüyorum. Ama sonuçta IŞİD, radikal İslamcı bir grup, cihatçı inançları var ve bir şeriat devletini kurmaya niyetliler. Onlar için Müslüman olan her alan cihat alanıdır. Kürtlerin onlara saldırmak gibi bir niyeti yok, sadece savunma pozisyonunda olacaklar. Bu gerçek hakkında artık komşu ülkeler nasıl bir politika izliyorsa Irak Kürdistanı da bu politikanın bir parçasıdır. Özellikle Kürdistan yönetiminin Türkiye’yle aynı pozisyonu alacağını düşünüyorum. Yani Türkiye mücadele veya benzer başka bir karar alırsa, Irak Kürdistanı yönetimi ile beraber adım atacaktır.

11. IŞİD krizi Kürtler arasındaki dengeleri nasıl değiştirir?

Cengiz Çandar: IŞİD Kürtleri birleştirebilir

Yaşananlar Irak’ın fiilen üçe bölünmesinin bir işareti. Kürtlerle diğerleri arasında ihtilaflı bölgeler var ve bu sadece Kerkük’ten ibaret değil. Ortak tehdit algılamasının olduğu bir dönem bu ve Kürt ulusal kimliğinin iç dayanışmayla daha pekişmesinin kuvvetli olduğu bir dönem. IŞİD ve benzerleri bir yandan Rojava’yı tehdit ediyor, bir yandan da Barzani’nin yönettiği bölgede tehdit unsuru. Ortak tehdit algısının Kürtleri birleştireceği bir döneme geliniyor. Kürtler, Rojava üzerinden bir türlü Kürt Ulusal Konferansı’nı toplayamamıştı. Bir ulusal birlik ve dayanışma ortamının yeniden oluşmasına uygun gelişmeler oldu.

12. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde nasıl bir politika geliştirmesi gerekiyor?

Erhan Keleşoğlu: Kürt politikası değişmeli

Türkiye’nin acilen Kürt politikasını değiştirmeye ihtiyacı var. Irak konusunda en önemli değişim Kürt sorununda barışçıl çözümü yoluna girilmesi ve hükümetin mezhepçi görünen tüm politikalardan uzak durmasıyla sağlanabilir. ‘Stratejik derinlik’ elde etmenin yolu bence budur, şimdiye kadar AKP döneminde bölgede uygulanan politikalar değil.

Soli Özel: Kürt ve İsrail politikaları yenilenmeli 

Türkiye yeni gerçeklere uygun politika geliştirmeli. Kürdistan bölgesel yönetimi bir gerçek olarak önümüzde. Eğer IŞİD gerçekten bir tehdit ise PYD karşısında onları zımnen de olsa desteklemekten vazgeçmeli. İran’a karşı stratejik dengeyi muhafaza edebilmek için İsrail ile ilişkileri geliştirmeli. İçerideki cihatçı akımlar karşısında ve sınırdan içeri gelebilecek cihatçı eylemcilere yönelik istihbaratını güçlendirmeli.

 

Bin Yıllık Kilise Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan Kayseri'deki Koramaz Vadisi’ndeki en eski kaya oyma dini yapısı olan Beşaret...

DİSK-AR’a Göre Türkiye İşsizlikte Avrupa Şampiyonu

TÜİK verilerine Türkiye'de işsizlik oranı yüzde 9,4 oldu TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı...

Krizma Kutsaması İskenderun Katedrali’nde Gerçekleştirildi

İskenderun Müjdeleme Katolik Katedrali'nde, her yıl gerçekleştirilen ‘Yağların Kutsanması’ Ayini, kutsal hafta içerisinde gerçekleştirildi. Rahiplerin yeminlerini tazelediği...

Vakıfköy’de Palmiye Pazarı Ayin ile Kutlandı

"Dzağgazart" (Palmiye Pazarı) Rab İsa Mesih'in Yeruşalim'e Giriş Yortusu, Vakıfköy'de de Surp Badarak ayini ile kutlandı.  24 Mart...

Bu haberleri okudunuz mu?Benzer İçerikler
Sizin için önerildi