Tüm dünyada, zulüm ve kilise arasında bir paradoks var. Görünen o ki, Hristiyanlığın ortadan kalkmasına yönelik en ağır girişimler aslında inancın derinleşmesine ve İncil’in daha hızlı bir şekilde yayılmasına neden oluyor. İran’da durum aynen böyle.
Bugün İran kilisesi en hızlı büyüyen kilise olarak biliniyor. Ama buradaki zulüm hiç bitmiyor. Open Doors tarafından yapılan araştırmada İran, Hristiyan zulmünün en kötü olduğu ilk 50 ülke arasında 10. sırada yer alıyor. Bu listeye göre, 80 milyon nüfuslu İran’ın sadece 800 bini Hristiyan.
Ülkede sonradan Hristiyan olan kişiler büyük tehlike ile karşı karşıyalar. Yasa, din değiştirmenin cezasının ölüm olduğunu söylese de bu kişiler genellikle ölüm cezasına maruz kalmazlar. Ancak arkadaşlarından, ailelerinden ve komşularından büyük bir baskıya uğrayabilirler.
Ülkede bu yüzden birçok inanan imanını saklıyor ve yeraltı kiliselerinde ibadet ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Reuters haber ajansı, İran’da dini azınlıklar ve kadınlar gibi gruplara karşı ayrımcılıkta bir artış olduğunu bildirdi. İran hükümetine karşı yapılan Aralık ayındaki protestolar 20 ölüm ve 450 tutuklamaya neden oldu. İran, çoğunluk ile aynı fikirde olmadığınız sürece fikrinizi ifade edebileceğiniz bir yer değil.
Bu, İran’daki kilise hizmetlerini çok zorlaştırıyor. Peki, bu konuda ne yapılabilir?
TV, sosyal medya ve uydu TV, izole ve giderek karanlıklaşan bir çevrede umut arayan insanlara ulaşmak için uygun yöntemlerdir. SAT-7 PARS da İran’a yayın yapan kanallardan biri.
Heart4Iran’ın başkanı Dr. Mike Ansari, “Son 11 yıldır İran, Tacikistan ve Afganistan halkına ulaşıyoruz…. Ortadoğu’da Tanrı gözle görülür şekilde çalışıyor. Ve biz kalplerini İsa’ya teslim eden birçok kardeşi görmekten onur duyduk ” dedi.