20 Nisan 2024 Cumartesi

İslam Fobisi mi? Yoksa İslam Cumhuriyeti Fobisi mi? – 2

islam

İsmail Kulakçıoğlu
Bursa Protestan Kilisesi Pastörü

11 Nisan Perşembe günü, Federal Ekonomi ve Teknoloji Bakanı Sn. Dr. Philipp Rösler ve Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçisi Sn. Eberhard Pholl tarafından, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sn. Taner Yıldız’ın da katıldığı 1. Türk-Alman Enerji Forumu’nun resepsiyonu düzenlendi.

Resepsiyonun düzenlendiği yan salonda (sanırım aynı salonun öteki yarısında) Hacettepe Üniversitesi’nin düzenlediği başka bir etkinlik vardı. Ve ortak alanda Almanya’da yayımlanan ve İslam fobisi olarak adlandırılan karikatürlerden oluşan bir sergi düzenlenmişti.

İslam fobisi daha önce gözüme çarpan haber başlıklarında ilgimi çeken bir konu değildi. Karikatür sergisinin, bakanların katılacağı 1. Türk-Alman Enerji Forumu resepsiyonuna denk gelmesi nedeniyle İslam fobisi terimi üzerinde düşündüm.

Müslümanların batıda gördükleri ayrımcılığı ve aldıkları psikolojik-toplumsal baskıyı ifade etmek için önerdikleri İslam fobisi teriminin, birkaç nedenden ötürü kendisini iyi ifade etmediği sonucuna vardım.

Nedenlerden biri Batı’da günlük yaşamın içindeki insanların büyük çoğunluğu (ırkçı gruplar dışında) politize değildir ve Tanrı ile ilgileri de pek kalmamıştır. Bu nedenle Müslümanların dini inançlarını yaşamasıyla, yani namazlarını kılması, başlarını örtmesi, oruçlarını tutması, hacca gitmeleri, Hz. Peygamberlerini sevmeleri onlarda genellikle korku yaratmaz.

Ancak ille de İslamiyet’e yönelik bir korkunun varlığından söz edilecekse bunun adı İslam fobisi değil, İslam Cumhuriyeti fobisi olmalıdır. Çünkü İslam fobisi sözüne muhatap insanlar şeriat yönetimlerinde (ya da şeriatın yumuşatılmış ifadesi İslam Cumhuriyetleri’nde)  özgürlüklerin yalnız kendi taraftarlarına verildiğini; şeriat taraftarı olmayanların özgürlüklerininse yok denecek derecede kısıtlandığını iç varlıklarında bilirler.

Adına ister şeriat ister İslam Cumhuriyeti densin, bu yönetim biçimlerinde özgürlüklerin yalnız kendi taraftarlarına verildiğini; şeriat taraftarı olmayanların özgürlüklerininse yok denecek derecede kısıtlandığı herkesin bildiği bir gerçektir.

İslami terörünün[2] canlarını doğrudan risk altına koyması yanında Belçika’da[3] şeriatı benimseyenlerin yaptığı çalışmalar, İngiltere’de kurulan şeriat Mahkemeleri[4] ya da şeriat bölgeleri,[5] şeriat yanlılarının elde ettikleri haklarla hükümetleri nasıl teslim alacaklarını gözler önüne serdiğinden, bu durum Batı’nın özgür bireylerinde, yaşadıkları toplumda İslam Cumhuriyetleri’ne benzer bir baskı altına girecekleri korkusu yaratmaktadır. Ama bu korkuya karşılık uygun düşen terim İslam fobisi değil, İslam Cumhuriyeti fobisi’dir…

Korkuya batı toplumları tarafından değil de Türkiye tarafından baktığımızda “Türkiye’de İslam Fobisi var mıdır?”

Konuyu laik[6] Müslümanlar açısında ele aldığımızda, Türk laik Müslümanlar’ın kendisi Müslümandır; onlar müminlerin namaz kılmasını, (biraz tartışmalı da olsa genelde) hanımların başlarını örtmesini, oruçlarını tutmalarını, hacca gitmelerini, Hz. Peygamberlerini sevmelerini kendilerinde korku yaratacak bir neden olarak görmezler. Ancak “Laik Müslümanlar’da İslam Cumhuriyeti (şeriat) fobisi ya da laik Cumhuriyeti kaybetme fobisi vardır” görüşümü ileri sürmemin abartma olamayacağına inanıyorum. Çünkü onlar şeriatın belli bir Müslüman tanımı getirdiğini ve bunun dışında olanları cezalandırdığını bilirler.

Bir Hıristiyan olarak “T.C. vatandaşı Hıristiyanlar’da İslam fobisi var mıdır?” sorusunu kendime sorduğumda yanıtın değişmeyeceği kanısındayım: “Müslümanlar’ın namaz kılması, hanımların başlarını örtmesi, oruç tutması, hacca gitmeleri, Hz. Peygamberlerini sevmeleri Türkiye’deki Hıristiyanlar’da korku yaratacak bir neden değildir…

Sonuçta İslam fobisi teriminin kullanılışını değerlendirdiğimde, amacın korkuyu kaldırmaktan çok, İslam Cumhuriyeti (şeriat) ilkelerini o toplumda yerleştirme amacı güden bir niyetle yapıldığı kanısındayım.

Batı’da (aslında Doğu’da da) bir kişiye “Fobik misin?” dediğinizde,  karşınızdaki insanı baskı altına alır ve onu iyi şeyler yapmaya zorunlu kılarsınız. “Fobik” baskısını alan vatandaş, fobik olmadığını göstermeye çalışır ve genellikle bu sözleri söyleyenler için iyi şeyler yapmak ister (en azında samimi davranır).

İslam fobisi terimini önerenlerde bu samimiyeti yakalamaya çalışırlar. Terimin önerilmesindeki amaç budur.

*

Yukarıdaki saptamadan sonra “Batı toplumlarında İslam fobisinden yakınanlar, acaba kendilerindeki Hıristiyan fobisini görebiliyorlar mı?” diye bir soru ortaya atayım…

            Üzülerek yazıyorum, ülkemde birçok kurum ve çalışanlarında, ağır derecede, Hıristiyan fobisi vardır.

Gerçi Türkiye’deki kurumlar, T.C. vatandaşı Hıristiyanlar’a ölmeyecekleri kadar iyi şeyler yaparlar; ama genelde yaklaşımları çok değişken ve tutarsızıdır.[7]  Ayrıca deneyimler şunu gösteriyor ki kurumsal tepki -korkudan olsa gerek- Hristiyanlara olan tutumunda baskıyı artırmaktadır.

Öyle değil midir?

Öyle değilse, elinize aldığınız bir evrakla kapı kapı dolaştırılıp, işlemleri yaparken neden birkaç tur fazla attırılasınız?

Kurumlar Hıristiyanlara o kadar saygılıysalar… Zafer kazanma duygusunu tatmanın, tarihsel algıyı değiştirmenin yanında neden kiliseler yeniden camileştirilir? İznik’in,[8] ya da Tarbzon’un[9] camiye ihtiyacı mı var?

Batı’daki İslam fobisine hastalık teşhisi koyan Sn. Diyanet İşleri Başkanı,[10] yönetimindeki Diyanet İşleri Başkanlığı’nda neden şimdiye kadar T.C. Hıristiyan vatandaşları için iyi bir şey yapılmaz? (Aslında Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Hıristiyanlar için iyi bir şey yapılması beklentim yoktur. Ancak ne yazık ki, T.C. vatandaşı Hıristiyanlar’ın taleplerini açıkça ret eden bir makam olmasına rağmen, kurumlar Hıristiyanlar’ın ibadethane yeri taleplerini Diyanet İşleri Başkanlığına görüş sorarak değerlendirmek isterler. Diyanet İşleri Başkanlığı da onlara olumsuz yanıt verir.)

Evet, Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’deki Hıristiyanlar için iyi bir şey yapabilir mi? Yapamaz.

Neden yapamaz?

Yapmaz?

Yapmaz?

Yapmaz?


[1] Bu yazıda ileriye sürdüğüm görüşlerim tamamen kişiseldir. Başka kişi ya da kurumları temsil etmemektedir.

[2] Müslümanların potansiyel terörist olarak değerlendirilmesi doğru değildir. Ancak 11 Eylül vd. terörist eylemler insanlarda olumsuz bir İslam algısı ve buna bağlı olarak çeşitli tepkiler oluşturur.

[3] “Belçika’da, büyük çoğunluğu Kuzey Afrika asıllı olan çok sayıda aşırı dinci terörist faaliyet gösteriyor. Bazıları terör örgütü El Kaide bünyesinde “savaşırken” yakalanan, bir kısmı halen ABD’de ve Belçika’da tutuklu bulunan bu kişilerin, “Belçika’nın teröristlere sağladığı müsait ortamdan”’ yararlandıkları, pasaportunu da alarak bu ülkeyi “arka bahçe” olarak kullandıkları basında da ifade ediliyor. Devlet istatistikleri, 10 milyon nüfuslu Belçika’da 300 bin Müslüman’ın yaşadığını gösteriyor. Genelde, ülkede sorunsuz bir toplum kesimi oluşturan Müslümanlar, aşırı dinci ve terör bağlantılı bazı küçük gruplardan kaynaklanan endişelerin getirdiği rahatsızlığı yaşıyorlar.”

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=82750 (18.04.2013)

[4] http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=9896627 (21.04.2013)

[5] http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18364981 (21.04.2013)

[6] Laiklik, devletin tüm inançlar adil davranması ve eşit uzaklıkta bulunması anlamında kullanılmıştır.

[7] Devletin bu konuda sağlam, güven verici bir çizgisi yoktur.

[8] http://www.haberturk.com/yasam/haber/760295-91-yil-sonra-ilk-teravih (20.04.2013)

[9] http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=23044369 (20.04.2013)

[10] “Dr. Mehmet Görmez, Avrupa’da oldukça yaygın hale gelen ve ‘İslam korkusu’ anlamına gelen İslamofobi’yi önemsenmesi gereken bir ‘hastalık’ olarak nitelendirdi.”

http://www.f5haber.com/koln/gormez-islamfobi-ye-karsi-avrupa-daki-din-haberi-64930/  (18.04.2013)

Çinli Adamın Mülteci Statüsü Sahte Zulüm İddiaları Nedeniyle İptal Edildi

2016 yılında İsa Mesih'i kabul eden ve yeraltı kilisesine katılan Çinli bir Hristiyan'ın 'mülteci' statüsü Yeni Zelanda...

Episkopos Kayyal, İskenderun’da Kadının Hristiyanlıktaki Rolünü Anlattı

Paskalya Oruç Döneminde, Mersin ve Hatay bölgelerinde yapılacak Patrikhane Programları kapsamında, Antakya ve Tüm Doğu Kiliseleri Patriği...

Nepal’de Dört Hristiyan Yargılanıyor

Nepal'in doğusundaki Madhesh eyaletinde dört Hristiyan, halkı din değiştirmeye zorladığı iddiasıyla yargılanıyor. İnanlılar, 10 Mart'ta Kolhabi kasabasında Hristiyan...

Hong Kong Katolik Kilisesi Tedirgin

Çin Halk Cumhuriyeti'nde kabul edilen yeni güvenlik yasası nedeniyle Hong Kong'taki Katolikler arasında endişe hakim. Milli Güvenlik...

Bu haberleri okudunuz mu?Benzer İçerikler
Sizin için önerildi