The Girl Who Believes in Miracles (Mucizelere İnanan Kız) adlı Hristiyan filmi, 2 Nisan’da yayınlandı. Film, küçük bir kasabada pastörün iman üzerine vaazını işiten ve mucizeler için dua etmeye başlayan genç bir kızın hikâyesini anlatıyor. Filmin yönetmenliğini Fuller House, Bunk’d ve Hannah Montana gibi dizilerin yönetmenliğini de yapmış olan Richard Correll üstlendi.
Filmde Oscar ödüllü Mira Sorvino, kızın annesi rolünde Burgess Jenkins, kızın babası rolünde Emmy adayı Peter Coyote, Dr. Ben Riley rolünde Kevin Sorbo ve genç kız Sara rolünde Austyn Johnson yer alıyor.
Oyuncu Kevin Sorbo, mucizelerin çoğu zaman insanlar tarafından anlaşılmadan gerçekleştiğini söyledi. Sorbo, konuyla ilgili yayınlanan yeni filmin bu gerçeğin farkına varılmasına yardımcı olacağını umduğunu da söyledi ve, ‘‘Mucizeler her gün gerçekleşiyor. İnsanlar mucizeleri özlüyor, çünkü çok yorgunuz ve kendimizden nefret ediyoruz. Bence bu filmin gösterdiği şey, bir çocuğun imanına ihtiyacımız olduğudur. O masumiyete ihtiyacımız var. İnsanlar yaşlandıkça bıkkın hale geliyor ve pes ediyor. Her gün mucizelerin gerçekleştiğine inanıyorum. Suda yürüyemesek bile mucizeler gerçekleşiyor. Kaç kez doktorların ‘Bu bir mucize. Nasıl hayatta kaldıklarını bilmiyorum, ölmeleri gerekirdi’ dediği hikâyeleri okudunuz’’ açıklamasında bulundu.
Sorbo, filmin bir diğer ana temasının da, ”iman” olduğunu söyledi. Film, kilisede pastörün vaazını dikkatle dinleyen ve sözlerini özümseyen genç kızın hikâyesini anlatıyor. Tanrı insanlara şifa veriyor ve şaşılası işlerle dikkat çekiyor.
Sorbo, ‘‘İman, dağları yerinden oynatır. Hardal Tanesi, filmin orijinal başlığıydı. Bir çocuk masumiyetiyle dua etmeye başlar ve duada güç olduğuna inanır. Bence bunun gibi daha çok filme ihtiyacımız var, Tanrı’ya şükür onları da yapan çok insan var. Olumsuz mesajların verildiği filmler yerine, olumlu mesaj veren filmlere ihtiyacımız var’’ ifadelerinde bulundu ve ekledi:
‘‘İsa’nın fidyesiyle ilgili filmleri seviyorum. Bence şu an dünyada ihtiyaç duyduğumuz en büyük şey bu. İnsanların öfkeli ve nefret dolu olmalarının nedeni, kendilerini kaybolmuş hissetmeleri ve gidecek hiçbir yerlerinin olmamasından kaynaklanıyor. İsa’nın fidyesi, insanlar için harika bir mesaj ve bu film bunu sunuyor.’’ (CHL)
