Son on yılda Ortadoğu, en fazla mülteciye ev sahipliği yapan bölgelerden biri haline geldi. Çoğu Suriye’den geliyor, ancak Afganistan gibi uzak bölgelerden gelenler de var.
İran ve Pakistan, Afgan mültecilerin yüzde 90’ına ev sahipliği yapıyor olsa da, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) göre, iki ülkede artan önlemler ve Avrupa’ya ulaşma arzusu nedeniyle 2.2 milyondan fazla insan için Ortadoğu önemli bir merkez haline geldi.
Afganistan’da ABD birliklerinin geri çekilmesi ve Taliban’ın zaferi, ülke içinde ve dışında artan bir insan hareketine yol açtı. Ortadoğu, daha fazla insanın topraklarına geleceğini düşünüyor.
Ürdün Evanjelist Konseyi başkanı David Rihani, ‘‘Yaya olarak kaçmak ve komşu ülkelerin sınırlarını aşmak kolay değil. Engebeli araziler mevcut ve geçişler oldukça tehlikeli. Özellikle Hristiyanlar, endişe içinde ve sınırın her iki tarafında insan ticaretine maruz kalıyor. İnanlıların güvenliği için dua ediyoruz’’ dedi.
UNHCR’ye göre, Ürdün’deki kiliseler mültecilere ev sahipliği yapmaya devam etmeye hazır. Sadece Ürdün’de 750 bin’den fazla mülteci yaşam mücadelesi veriyor. Rihani, ‘‘Ürdün, binlerce Afgan mülteciyi diğer ev sahibi ülkeler kabul edene dek geçici olarak kabul etti. Şu anda Ürdün, Afganlar için bir geçiş noktası. Ürdün, mültecileri kabul etmek ve onlara yardım etmek için her zaman hazırdı, ancak ekonomik sıkıntılar nedeniyle uluslararası desteğe ihtiyacımız var. Kiliseler, her zaman kilit bir rol oynadı. Kiliselerimizin çoğu mülteciler için kapılarını açarak ihtiyaç sahiplerine yiyecek, giyecek ve barınak sağladı. İnanlılar, Irak ve Suriye’den çocukları ile birlikte gelen mülteci ailelere ve bekâr annelere evlerini açtı. Ayrıca ailelerine destek olabilmeleri için kadınlara beceri kazandıran eğitim merkezleri açtık. Ürdün’de kalmalarına izin verilirse Afgan mülteciler için de aynısını yapabiliriz’’ dedi.
Afganistan’dan gelen Hristiyan mültecilerle çalışmalarının, henüz ülke sınırları içindeyken başladığına dikkat çeken Rihani, ‘‘Yaşamak için evlerini terk eden, ancak Afganistan’da mahsur kalan birkaç aileyle temas halindeyiz. 70 Hristiyan ailenin varlığından haberdarız. Ayrıca Afganistan’ın komşu ülkelerinden Pakistan ve İran’ın sınırlarını Hristiyan azınlıklara açması için dua ediyoruz’’ dedi.
UNHCR’ye göre, topraklarında 870 bin’den fazla mülteci bulunduran Lübnan, tüm sıkıntılara rağmen en fazla insana ev sahipliği yapan ülkelerden biri. Hristiyan örgütü olan Lübnan Eğitim ve Sosyal Kalkınma Derneği’nden Wissam Nasrallah, ‘‘Ülkede uzun yıllardır devam eden kriz ortamı nedeniyle genel bir yorgunluk hissi var. Yaşanan felaketler nedeniyle yerel halk kendini savunmasız hissediyor. Kendilerinin de bakıma ihtiyacı olmalarına rağmen, birçok Hristiyan, mülteciler için sadakatle hizmet etmeye ve onların ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyor. Kilise tarih boyunca inancın yaşatılması ve devamlılığının sağlanması arasında bir denge kurmaya çalışmıştır. Kutsal Kitap üzerine anlayışımız genelde oldukça dar ve sınırlı. Müjdeyi, kilisenin yalnızca ruhsal sorunlarla ilgilenmesi gereken sözlü bir bildiri olduğunu düşünüyoruz.
Lübnan, Kilise’nin kapılarını nasıl açabildiğini ve İsa Mesih’in sevgisini ihtiyaç sahiplerine nasıl ifade edebildiğini görmek üzere kutsandı. Aç olan birine İsa hakkında nasıl konuşabilirsiniz? Müjde’nin duyurulması ve gösterilmesi her zaman birlikte olmalıdır’’ ifadelerini kullandı.
Afganistan’da Domino Etkisi Yaşanabilir mi?
Kabil Havaalanı’nda yaşanan bombalı saldırı, bölgedeki radikal grupların faaliyetlerine yönelik endişeleri artırdı. Nasrallah, ‘‘IŞİD’in Afganistan’da yaşanan istikrarsızlık ve kaos ortamından yararlanmaya çalışacağını düşünüyorum. Sadece birkaç yıl öncesine bakmamız ve IŞİD’in Suriye ile Irak’ta yol açtığı sorunlardan ders çıkarmamız gerekiyor’’ dedi. Nasrallah ayrıca Taliban’ın zaferinin bölgedeki yüzlerce radikal grubu cesaretlendirdiğine inanıyor. Nasrallah, ‘‘Korkumuz, bu grupların gelişmesine izin verilirse bölgenin daha radikalleşebileceği. Üzücü olan gerçek şu ki, Hristiyanlığın beşiği olan topraklardan inanlılar uzaklaştırılıyor’’ dedi.
Ortadoğu’daki Kilise İçin Bir İkilem
Nasrallah, ‘‘Yüzyıllar boyunca yerel halk, barış içinde birlikte yaşadı ve Hristiyanlar, eğitim, sağlık, bilim ve edebiyat alanlarında Ortadoğu kültürünün şekillenmesine olumlu katkıda bulundu. Ancak bölgede Hristiyanların sayısı düşük doğum oranları, göç ve zulüm nedeniyle azalmaktadır. Bu eğilim özellikle son yıllarda eşit haklara sahip olamama, ekonomik sıkıntılar, yolsuzluk ve kötü yönetim nedeniyle hızlandı. Tüm bu faktörlerin bir sonucu olarak Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkelerde Hristiyan göçü yaşanmaktadır’’ dedi.
Nasrallah, her Hristiyan cemaati, içinde Ortadoğu tarihinden bir parça taşır uyarısında bulundu. Nasrallah, ‘‘Ortadoğu, Hristiyan nüfusunu kaybederek ruhunun bir kısmını da kaybediyor. Kilise ise insan gücünü ve kaynaklarını yitiriyor. Dolayısıyla bölgede etkili bir Hristiyan tanıklığını sunma güçleşiyor. Bölgenin kritik bir zamandan geçtiğine inanıyorum. Hiçbir adım atılmazsa, kiliseler artık ibadet yeri olarak hizmet veremeyecek. Günümüzde birçok Hristiyan, ailelerine daha iyi bir yaşam sunmak adına bölgeden ayrılmaları mı yoksa tanıklıkta bulunmak için ülkelerinde kalmaları mı gerektiği sorusuyla mücadele ediyor’’ dedi. (evangelicalfocus)
