18 Nisan 2024 Perşembe

Papa Françesko’nun 2019 Oruç Dönemi İçin Mesajı

« Yaratılış sabırsızlıkla Tanrı’nın çocuklarının açınlanmasını beklemektedir » (Rm 8,19)

Sevgili erkek ve kız kardeşlerim, 

Her yıl, Tanrı, Ana Kilisemizin yardımıyla, « Hıristiyanlara paklanmış bir yüreğin sevinciyle paskalya kutlamalarına hazırlanmalarını sağlamaktadır » (Oruç Başlangıcı 1) ve böylece Mesih’te yeni yaşamıyla sunulan bütünlüğe günahlardan kurtuluşun gizemlerini alabilsinler.

Bu şekilde Mesih’in paskalya gizemi sayesinde, daha önceden aldığımız esenlemenin tamamlanmasına değin Paskalyadan Paskalya’ya yol alabiliriz: « Zira umutta kurtarıldık » (Rm 8,24). Dünyevi yaşamımızda halen faaliyette olan bu esenleme gizemi, Tarih’i ve yaradılışın tamamını kavrayan dinamik bir süreç gibi görünür. Aziz Pavlus bunu şöyle söylemektedir : « Yaratılış sabırsızlıkla Tanrı’nın çocuklarının açınlanmasını beklemektedir » (Rm 8,19). Gelecek paskalya süresince dönüşümümüze eşlik etmek üzere birkaç düşünce konusunu bu açıdan sunmak isterim.

1. Yaradılışın kurtuluşu. 

Çilenin paskalya Triduum’unun kutlanması, litürjik yılın doruk noktaları olan Mesih’in ölümü ve dirilişi, her seferinde bizi bir hazırlık yolunda ilerlemeye çağırmakta olup, bu bizim Mesih’e benzeyişimizin (Rm 8,29) Tanrı’nın paha biçilmez merhametinin yeteneği olduğunun bilincidir.

Şayet insanoğlu Tanrı’nın çocukları gibi yaşarsa, şayet kurtarılmış biri (Rm 8,14) gibi, Kutsal Ruh ’un yönettiği biri gibi yaşar ve en başta yüreğinde ve doğada kayıtlı olan Tanrı’nın yasasını tanımayı ve uygulamayı bilirse, ancak o zaman kurtuluşuna işbirliğinde bulunarak, Yaradılışa da iyilik yapmaktadır. Bu nedenle Aziz Pavlus, “yaradılış, Tanrı’nın çocuklarının ortaya çıkmalarını şiddetle arzular ve İsa’nın paskalya gizeminin bağışından istifade edenler, insanoğlu vücudunun kurtuluşunda tam olgunluğa kavuşmaya vaat edilmiş meyveleriyle tamamen yaşayabilmelidirler” der.

Mesih’in sevgisi azizlerin yaşamını –tin, ruh ve beden olarak- dönüştürdüğünde bunlar Tanrı’da ezgi olmaktalar ve dua aracılığıyla, seyir ve sanatla, tüm diğer yaratıklara girerler. Bunu en güzel biçimde Assizi’li Aziz Francesko’nun itiraf ettiği “Yaratıkların Ezgi’sinde bulabiliriz ( Enc. Laudato Sì, n. 87). Ne var ki bu dünyada, kurtuluşla sağlanan denge, hala ve her zaman günahla ölümün olumsuz gücünün tehdidi altındadır. 

2. Günahın yok edici gücü 

Gerçekten de, Tanrı’nın çocukları gibi yaşamadığımızda çoğu kez ortaya yekdiğerini ve diğer canlıları imha edici davranışları icra edebiliyor, bunları aynı şekilde arzumuz doğrultusunda kullanabileceğimizin az ya da çok bilinciyle de kendimize de zarar vermek üzere de kullanabiliyoruz. Ilımsız olmak o zaman üste çıkabiliyor bu da bizi insani koşullar ve doğanın saygı gösterilmesini istedikleri sınırları taciz eden bir yaşam tarzına sürüklüyor.

O zaman Bilge Kitabının imansızlara atfettiği, yani Tanrı’yı davranışlarında referans olarak almayanların ve gelecek için ümitsiz olanlara (2,1-11) has kontrol edilmeyen arzuları izliyoruz. Paskalyaya sürekli dikkatimizi çevirmezsek, Dirilişin ufkuna yönelmezsek, « her şey ve hemen » ve « sürekli daha fazla şeyi elde etmek» mantığı sonunda kendini zorla kabul ettirtir. 

Bütün dertlerin sebebi, bildiğimiz gibi günahtır. Bu da insanların arasında ortaya çıkışından bu yana Tanrı ile birliği, diğer bireylerle ve her şeyden önce vücudumuzla bağlı olduğumuz yaratılışla bütünleşmeyi kırmıştır. 

Tanrı ile bütünleşebilmenin kopuşu insanlar arasındaki uyumlu ilişkileri de bozduğu kadar onların gerçekleşeceği ortamı da yıpratmıştır; bunun sonucunda bahçe bir çöle dönüşmüştür (Ya. 3,17-18). Burada söz konusu olan, insanı yaradılışın tanrısı, kendini onun mutlak başkanı olmaya inandıran ve Yaratan tarafından arzulanan sonuca getirmeye değil, diğer canlıların zararına, kendi öz çıkarları için kullanmaya iten günahtır. 

Tanrı’nın ve sevginin yasası terk edildiğinde, sonunda en güçlünün en güçsüz üzerindeki hükümleri üstün basar. İnsanın yüreğinde yaşayan günah (Mar. 7, 20-23) – ki kendini doyumsuzluk, aşırı derecede rahat etme arzusu, yekdiğerinin iyiliğini umursamama emareleriyle belirir–bunlar yaradılışı, insanları ve çevreyi sömürmeye götürür. İnsan tüm arzuları bir hak gibi gören ve doymak bilmeyen suçluluğunun güdümünde, er ya da geç kendini onun hâkimiyetine kaptırmaya bırakır. 

3. Pişmanlığın ve affın iyileştirici gücü 

Bu nedenle yaradılışın “yeni yaratıklar” a dönüşmüş olan Tanrı’nın çocuklarının ortaya bir an önce çıkmalarına ciddi bir ihtiyacı vardır: « Şayet biri Mesih’te ise, o yeni bir yaratıktır. Eski dünya gitmiş, yeni bir dünya artık doğmuştur » (2 Ko 5,17). Gerçekten de ortaya çıkışları sayesinde yaratılış da Paskalyayı “yaşayabilecektir” : bu da yeni ufuklara ve yeni bir yeryüzüne açılabilmek (Ha. İş. 21,1) demektir. Paskalya yolu bizi Hıristiyan yüzümüzü ve yüreğimizi pişmanlık, dönüşüm ve af ile yenilememiz için çağırmaktadır ki, böylece paskalya gizeminin bağışlama zenginliğinin tamamını yaşayabilelim. 

Bu “sabırsızlık”, bu yaratılış beklentisi, Tanrı’nın çocuklarının ortaya çıkışıyla yani, tüm Hıristiyanlar ve tüm insanların dönüşüme “çalışmasının” içine nihai olarak girmeleriyle tamamlanacaktır. Tüm yaratılış, bizimle birlikte “Tanrı’nın çocuklarına verilen zaferin özgürlüğünü tanıması için çürümenin esaretinden” (Rm 8,21)çıkmaya çağırılmaktadır. Oruç bu dönüşümün kutsanmış imgesidir.

Bu dönüşüm Hıristiyanları daha içtenlikle ve somut biçimde paskalya gizemini özel, ailevi ve sosyal yaşamlarında canlandırmaya ve bunu özellikle de oruç, dua ve sadaka uygulayarak gerçekleştirmeye çağırmaktadır. Diğer yaratıklar ve yek diğer insanlar karşısında farklı bir davranış biçimini öğrenmek: yani kendi suçluluğumuzu tatmin etmek için her şeyi “oburca yemek” arzusu yerine, yüreğimizin boşluğunu doldurabilecek olan sevgiyle acı çekebilmek için oruç tutmak. Putperestlikten ve kendi kendimize yeterlilikten vazgeçmeyi bilmek, Rabbe ve O’nun merhametine ihtiyacımızın olduğunu anlayabilmek için dua etmek.

Aslen bize ait olmayan geleceği güven altına alma hayaliyle, her şeyi kendimiz için istifleyerek yaşama budalalığından kurtulmak için sadaka vermeyi uygulamak. Söz konusu olan Tanrı’nın yaratılan ve yüreğimiz üzerindeki emelinin mutluluğunu bulmaktır. Bu da O’nu, diğer kardeşlerimizi ve tüm dünyayı sevmek ve bu sevgide gerçek mutluluğa kavuşmaktır. 

Erkek ve kız kardeşlerim, Tanrı’nın Oğlunun “Oruç’u”, O’nun, başlangıç günahından önce var olan (bkz. Mar.1,12-13; Yeş.51,3) Tanrı ile yeniden birlikteliğin Bahçesi’ne dönüşebilmesi için, yaradılışın çölüne girişi olmuştur. Bizim Oruç’umuzun da, ” nihayet onun da çürüme esaretinden kurtulmuş olarak, Tanrı’nın çocuklarına tanınan şanın özgürlüğünü tatması için” (bkz. Rom.8,21), Mesih’in yaratılışa olan umudunu taşıması gibi, yeniden aynı yolu kat edebilmesini dileyelim. Bu olumlu zamanın boşuna geçmesine izin vermeyelim! Tanrı’dan bize gerçek bir dönüşün yolunu oluşturmasına yardımcı olmasını dileyelim.

Bireyselliği, kendimize odaklı bakışı terk edelim ve İsa’nın Paskalyasına yönelelim: kendimizi, manevi ve maddi varlıklarımızı paylaşarak, zorlukta olan erkek ve kız kardeşlerimizle yakın kılalım. Böylece, Mesih’in günah ve ölüm üzerine zaferini yaşantımızın gerçeğinde karşılayarak, yaradılışın değiştirici gücünü de üzerimize çekebiliriz.

Dünyanın En Yaşlı Adamı Hayatını Kaybetti

Günde iki kez tesbih duası yapan ve dünyanın en yaşlı erkeği unvanına sahip olan Vicente Pérez Mora,...

Uyanış Gençliği’nde Hristiyanların Topluma Etkisi Konuşuldu

İstanbul'un farklı kiliselerinden gençler 6 Nisan Cumartesi günü, Uyanış Gençliği’nde yeniden bir araya geldi. Sunuculuğunu Dirisu Kilisesi’nden...

Kilise Yakınlarında Bir Araç Dolusu Yanmış Kutsal Kitap Bulundu

Tennessee'deki Global Vision Bible Kilisesi'nden pastör Greg Locke, kilise yakınlarındaki bir araçta yaklaşık 200 adet Kutsal Kitap'ın...

Hristiyan Doktrininin Siyasete Entegre Edilmesi İsteniyor

6-9 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu milletvekili seçimleri öncesinde episkoposlar, devlet ve kilise arasındaki ilişkinin...

Bu haberleri okudunuz mu?Benzer İçerikler
Sizin için önerildi