Ermeni Apostolik Kiliselerinde, pazar ayinlerine devam edildi. Patriklik makamının bildirisi uyarınca, kiliselere yürüme mesafesindeki inanlılar Surp Badarak’lara (Kutsal Sunu Ayinlerine) katılım gösterirken, kısıtlama şartlarına da özen gösterildi.
Patrikliğin Facebook sayfasından yayınlanan Surp Badarak, perşembe günü Peder Şirvan Mürzyan eli ile Galata Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nde gerçekleşti. Patrikliğin ruhani eğitim alanları Rab’bin Sofrasına hizmet ettiler. İlahileri Patriklik Armaş Korosu üyeleri seslendirdi. Ayin sonunda tüm Rab’de uyuyanlar için “Hokehankist” duaları okundu.
Yayının ardından Türkiye Ermeni Patriği Kadasetli Sahak II, günün İncil okuma parçalarına uygun olarak Ermenice ve Türkçe vaazlar konuştu. Türkçe vaazında İsa Mesih’in “deliceler” meselini anlatan, İncil’den Matta 13. bölüm 24-30 ve 36-43 ayetleri arasını okuyarak yorumladı.
Patrik Sahak II’nin Türkçe vaazından bazı başlıklar şöyle:
”Her gün Tanrı’nın sözünü okuyalım”
”İsa da bir şekilde demek istiyor ki; bu dünyadaki kötülükleri sadece ve sadece insana bağlamamak gerekir. İnsan özünde iyidir, doğası, hamuru iyidir, Tanrı’ya benzer yaratılmıştır. Ama bu dünya sahnesinde sadece Tanrı’nın ektiklerini görmüyoruz biz, bir de O’nun düşmanının, şeytanın ektiklerini görüyoruz ve o da ekiyor. Özellikle insanlar uyurken yani dikkatsizken, ilgisizken, akılları başka yönlere dönmüşken, cahilken bu kötülük tohumları ekiliyor dünyaya ve onlar acı görüntülerini veriyorlar. Tanrı buna sabrediyor ve sabredecek hasat vaktine kadar. Hasatta ayıklanacak, iyiler ve kötüler, iyilik ve kötülük. Dünyanın sonunda olacak bu ama dünyanın sonundan önce hepimizin ölümü ile gerçekleşecek. Hasat bizim ölümümüzdür.
O zaman bizim sorunumuz kötünün bu dünyada görünüşü ve Tanrı’nın ona niçin müsade ettiği. Nedenlerden bir tanesi bu deliceler meselinde bize anlatılıyor. Tanrı’nın kötülere müsaade etmesi bu dünyada iyilerle kötülerin birbirlerine benziyor olmaları…
Kutsal kitabın bize sunduğu en ilginç görüntülerinden birisi, Azizler ve Peygamberler günahkar olabiliyorlar, günahkarlar da Aziz olabiliyorlar. Bizim bu anlamda dikkatli olmamız gerekiyor, Tanrı’nın önüne geçmemeliyiz.
İnsan henüz daha kim olduğunu kanıtlamamıştır. Bizim kim olduğumuz sadece ölüm anında belli olur. Çünkü ölüm bizim bütün yaşamımızın, bütün karakterimizin ruhumuzda somutlaşacağı andır. Ruh bedenden çıktıktan sonra, o ruh kendi kalitesi ile ebedi hayata girer. O, onun buğday mı, delice mi olduğunu gösterir.
Maalesef, günümüzün çağdaş insanı kötülük tohumlarından beri duramaz. Mutlaka ve mutlaka kötü ile karşılaşacağız, mutlaka kötü gözlerimizden ve kulaklarımızdan içeri girecek. Bu bataklıkta yürümek ama üstüne hiç çamur sıçramasın istemek gibi bir şey, öyle bir dünyada yaşamıyoruz biz. En kutsalımıza da, en kutsal olmak isteyenimize de bulaşıyor. Biz koruyacağız kendimizi. Doğru seçimlerle iyi tohumlarla kendimizi güçlendireceğiz. Yoksa gerçekten bir gün geldiğinde bütün o iyi tohumların, dikenler arasında boğulduğuna tanık olacağız. İyiliği isteyeceğiz ama tam tersi kötü olanı yapacağız.
Öyle ki sevgili kardeşlerim gelin dikkat edelim biz. Kendimizi Tanrı’nın ellerine bırakalım. O’nun iyi tohumlarını dolduralım içimize. Her gün Tanrı’nın sözünü okuyalım. Her gün dua edelim. Televizyonda Tanrı ile ilgili şeyleri seyredelim. Evimizin duvarları İncil’in olayları ile süslensin. Vücudumuzda, kolyelerimizde, Meryem Ana’nın, İsa Mesih’in Haçı olsun. Tüm bunlar küçükmüş gibi gözükür ama gün gelir bizi korur. Gün gelir bizi kötünün lanetinden uzak tutar. Kötülük ve kötülüğün sırrı, bizim tarafımızdan çözülmüş değildir. Bilmediğimiz bir şekilde, kötü ile iyinin iç içe geçtiği bir dünyada yaşıyoruz, Tanrı’nın yarattığı en güzel dünya değil bu elbette ama bir okul, bir büyüme ve olgunlaşma yeri. Bilinç dünyanızda, kötülüğün her an sizi etkileyebileceğini bilerek ayık ve uyanık olun ve koruyun.”
