23 Nisan 2024 Salı

Türkiye’de Kadın Cinayetleri Sonrası Sık Sık Gündeme Gelen ‘İstanbul Sözleşmesi’ Nedir ve Ne Öngörüyor?

Avrupa Konseyi’nin “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” İstanbul’da imzalandığı için uluslararası camiada “İstanbul Sözleşmesi” olarak biliniyor.

Türkiye, 2011 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ve onaylayan ülke. Sözleşme, 10 ülkenin onayıyla 2014 yılında yürürlüğe girdi ve Mart 2019 itibariyle 33 devlet ve Avrupa Birliği tarafından da onaylandı.

Sözleşme, uluslararası hukukta kadına karşı şiddetin, kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın sonuçları olduğuna vurgu yapan ilk sözleşme olma özelliğine sahip.

İstanbul Sözleşmesi gereğince kurulan izleme mekanizması olan Kadınlara Yönelik ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadele Uzman Grubu GREVIO’nun değerlendirme raporuna göre Türkiye’nin sözleşmeyi uygulamada bir hayli yol kat etmesi gerekiyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin Amaçları ve Yükümlülükler Neler?

İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle çok yönlü mücadele amacıyla hazırlandı.

Taraf devletlerden beklenen öncelikli olarak kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; şiddet mağduruna ve failine karşı destek politikaları oluşturmak.

Sözleşme kapsamında taraf devletlerin tüm ilgili organlar, kurumlar ve örgütlerle iş birliği içerisinde olması ve koordinasyon biriminin kurulması öngörülüyor.

Bunun yanında kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak da sözleşmenin amaçları arasında.

Sözleşmeye göre taraf devletlerin şiddetle mücadele etmek için yeterli düzeyde mali kaynak ve insan kaynağı tahsis etmesi gerekiyor.

İmzacı taraf devletlerin yükümlülükleri:

  • Toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar, kapsayıcı ve eş güdümlü politikalar uygulamak,
  • Mali kaynaklar ayırmak,
  • Resmi bir eş güdüm birimi kurmak,
  • İstatistiksel veri toplamak, incelemek, yayınlamak,
  • Şiddetin önlenmesi için zihniyet değişikliği sağlamak.

İstanbul sözleşmesi bütün bunların yapılması için devletlere detaylı bir yol haritası çiziyor.

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni Uygulamada Nerede?

İstanbul Sözleşmesi gereğince kurulan izleme mekanizması olan Kadınlara Yönelik ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadele Uzman Grubu GREVIO, yaptığı incelemeler sonucu Türkiye için ilk değerlendirme raporunu 2018’de yayımladı.

Nazan Moroğlu

İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Av. Nazan Moroğlu, değerlendirme raporunda “İstanbul Sözleşmesinin kabulünün ardından kadınlara yönelik ve aile içi şiddetle mücadele kapsamında atılan olumlu adımlara değinildikten sonra, uygulamada kadınlara yönelik şiddetle mücadelede eksikliklere ve engellere dikkat çekildiğini” söylüyor.

Moroğlu’na göre raporda bahsedilen, Türkiye’de kadına şiddeti engellemeye yönelik atılan “olumlu adımlar” şunlar:

  • “2012 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanunun kabul edilmesi;
  • Kadınlara yönelik şiddetle mücadelede Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesindeki Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün bir koordinasyon kurumu olarak belirlenmesi;
  • 2007-2020 yıllarını kapsayan ve şiddetle mücadele amacıyla birbirini izleyen üç Ulusal Eylem planı hazırlanması;
  • Ulusal Eylem Planlarında yer verilen bir dizi tedbirlerin odağında kadınlara yönelik şiddetin bir tür ayrımcılık olduğuna değinilmesi;
  • Yapılan yasal reformlar, Türk Ceza mevzuatının İstanbul Sözleşmesi’yle uyumlu hale getirilmesi;
  • Kadınlara yönelik şiddetle mücadelede toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi odaklı tedbirlerin alınmış olması.”

”Devlet Şiddet Mağduru Kadınları Koruyamıyor”

GREVIO değerlendirme raporuna göre Türkiye’nin sözleşmeyi uygulamada bir hayli yol kat etmesi gerekiyor. Raporda bahsedilen eksiklikleri Av. Nazan Moroğlu şöyle özetliyor:

  • “6284 sayılı yasaya ilişkin idari verilerin ötesindeki ayrıştırılmış verilerin derlenmemiş ve iletmemiş olması;
  • Türkiye’nin genel politikalarında kadın erkek eşitliğinin esas alınmaması ve bunun kadınlara karşı şiddet üzerindeki potansiyel etkilerinin kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulmaması;
  • Türkiye’de kadının anne ve bakım sağlayıcı geleneksel rollerinin ön planda tutulması; bu eğilimin, kadın ve erkeğin aile ve toplumdaki rol ve sorumluluklarına ilişkin kalıplaşmış ayrımcı ön yargılarla mücadelede engel oluşturması;
  • Şiddet faillerine yönelik soruşturmalar, kovuşturmalar ve cezalandırmalara ilişkin adli verilerin mevcut olmaması, bu nedenle yasaların kolluk kuvvetleri, savcılıklar ve mahkemelerce uygulanmasının etkili bir biçimde izlenmesi önünde ciddi bir engel oluşturması;
  • Devletin mağdurları koruyamamasının, kadınların zaman zaman, yeniden mağdur edilme ve/veya çifte mağduriyete uğramasına yol açması;
  • İstanbul Sözleşmesi’nin ve bu sözleşme ilkelerinin savunuculuğunu yapan bağımsız kadın kuruluşlarının, ilgili sivil toplum kuruluşlarının giderek kısıtlayıcı koşullarla karşı karşıya kalmaları;
  • Mahkemelerin uygulamalarıyla kadına karşı şiddet eylemlerine cezai yaptırımların caydırıcılığının gerektiği gibi sağlanamaması;
  • Koruyucu tedbir kararlarının etkili bir biçimde uygulanabilmesi için, bu kararların yasal kurumlarca mağdurun emniyeti ve güçlendirilip kurtarılması ihtiyacına gereken dikkat gösterilmemesi;
  • Koruma kararlarının kısa süreli verilme eğiliminin olması.”

”Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne Göre İç Hukukunu Tadil Etmesi Gerekir”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim ise “Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesine göre iç hukukunu tadil etmesi” gerektiğini söylüyor.

Fidan Ataselim

Ataselim, siyasi iktidarın kadınların toplumdan soyutlanması, değersizleştirilmesi ya da sadece belli rolleri yücelterek sınırlama çabasının dışında uygulanmayan yasaların uygulanması, ihmallerin üzerine gitmesi imzaladığı sözleşmelerin uygulanması için yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiğini ifade ediyor ve ekliyor: “Bu sadece sözlü beyandan öte siyasi irade ile ortaya konmalıdır. Fakat bu noktada da kadınların kazanılmış haklarının tartışma konusu haline getirilmesi nafaka gündeminde olduğu gibi işte bu kadın cinayeti davalarında karar vericilerin kararını kanaatlerini bu anlamda doğrudan ve olumsuz etkilemektedir.”

Türkiye’de, İstanbul Sözleşmesi’nin ne olduğunu bilmeyen kişi sayısı %50’nin üzerinde:

Türkiye’de son 10 yılda kadın cinayetlerinin düşüş gösterdiği tek yıl İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanıp düzgün uygulandığı yıl olan 2011 yılıdır:

İstanbul Sözleşmesi’nin tam metnine ulaşmak için:

http://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/uploads/istanbul_sozlesmesi.pdf

Kaynakça: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Euronews, Wikipedia.org

Episkopos Kayyal, Pazar Vaazında: “Liderlik ve Şöhret Kilisede Değer Görmez”

Antakya ve Tüm Doğu Kiliseleri Patriği 10. Yuhanna’nın bereketi ile İskenderun’da bulunan Lübnan Dağı Peygamber İlyas Patrikhanesi...

Episkopos Kayyal, İskenderun’da Çocukları da Unutmadı

Paskalya Oruç Döneminde, Mersin ve Hatay bölgelerinde gerçekleştirilen Patrikhane Programları kapsamında, Antakya ve Tüm Doğu Kiliseleri Patriği...

Episkopos Kayyal, İskenderunlu Gençlerle Kahvaltıda Buluştu

Paskalya Oruç Döneminde, Mersin ve Hatay bölgelerinde yapılacak Patrikhane Programları kapsamında, Antakya ve Tüm Doğu Kiliseleri Patriği...

Episkopos Kayyal İskenderun’da Meryem Ana’ya Övgü Duasına Katıldı

Paskalya Oruç Devresi boyunca her Cuma gerçekleştirilen ‘Meryem Ana’ya Övgü’ (El-Medeyih) Dualarından sonuncusu; geçtiğimiz hafta, İskenderun Aziz Corç Rum...

Bu haberleri okudunuz mu?Benzer İçerikler
Sizin için önerildi