(SAT-7 TÜRK, ÖZEL) Radikal Gazetesi’nde yayınlanan, Antalya Protestan Kilisesi pastörü Kerem Koç’un vicdani reddine ilişkin haberde görüşü alınan Kurtuluş Kilisesi pastörü İhsan Özbek, konuyla ilgili SAT-7 TÜRK Haber’e yeni bir açıklama yaptı. Açıklamanın tam metnini yayınlıyoruz;
Antalya Protestan Kilisesi pastörü Kerem Koç’un geçtiğimiz günlerde vicdani ret kararını açıklaması basında yer bulduktan sonra konuya ilişkin görüşlerimi açıklamıştım. İsmail Saymaz da görüşlerimi Radikal Gazetesi’nde yayınlamıştı.
Kerem Koç, ‘yurttaşlık görevini yapmaktan kaçmadığını, askerliği vicdani olarak yapmak istemediğini ama askeri olmayan bir görevi seve seve yapabileceğini’ açıklamıştı. Ne yazık ki, onun görüşlerini aşan bir biçimde saldırı altında kaldığını görerek daha geniş bir açıklama yapmayı zorunlu saydım. Konu hakkında ne dinsel ne de ahlaksal çalışmaları olmayan kimi kişilerin Kerem Koç’u kararı nedeniyle Hıristiyanlık dışı biri, vatan haini, vs. gibi etiketlerle damgalamalarına gönlüm razı olmadı.
Askerliğin vicdani reddi kavramı ya da savaşa karşı çıkmak Hıristiyanlar için yabancı bir kavram değildir. Geçmişte Hıristiyanlık içerisinde Quakerlar, Mennocular gibi önemli akımlar savaşa karşı pasifist bir tutum sergilediler. Askerliği ve öldürmeyi reddettiler. Günümüzde bu gruplar ana akım Protestanlık içerisinde marjinal akımlar haline gelmişlerdir. Yine de bu akımların Hıristiyanlığını sorgulamak aklı başında hiç kimsenin işi değildir.
Günümüzde bir Protestan’ın savaşmak ya da askerlik yapmamak konusunda karar vermek için hem Kilise tarihindeki yüzyıllardır gelişen ‘Haklı Savaş’ öğretisi konusunda çalışma yapması hem de Kutsal Kitap’ı iyi okuması gerekir. Anladığım kadarıyla son günlerde yapılan tartışmalarda her ikisi de ihmal edilmektedir. Ben Kerem Koç’tan farklı düşünüyorum ve vicdani reddin günümüz Türkiyesi için geçerli olmadığı kanısındayım. Ama bu bana Kerem Koç’un kişisel vicdanı hakkında konuşma yetkisi vermez. Keşke kardeşimiz dinsel görüşlerinden kaynaklansa da bu kararını dinsel bir kimlikle açıklamasaydı. Protestanlar tek merkezden yönetilmediği için farklı tutumlar ve yorumlar sergileyebilmektedirler. Kişisel olarak aldığı bu zor kararın yaşamında toplumsal ve hukuksal sonuçları olacaktır, olmaktadır. Biz Hıristiyanlar’a düşen görev, onunla aynı fikirde olsak da olmasak da, kardeşimizin geçtiği zor dönemde onun, ailesinin ve kilisesinin en az zarar göreceği biçimde davranmaktır.
İnsanların ölmeyeceği bir dünya için sıkıntı çekmeyi göze almak, yöntemine katılmasak bile, şerefli bir iştir. Benimsemediğimiz bir fikre karşı çıkarken de Hıristiyanca bir tutum sergilemek gerekir. Yurttaşlık görevlerinden birini başka bir biçimde yerine getirmek isteyen kişiye saldıranların, kendilerine diğer yurttaşlık görevlerini ne denli yerine getirdiklerini sormaları gerekir. ‘İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!’