21 Mart’ta Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü kutlanırken, yaşam yanlısı liderler ve akademisyenlerden oluşan bir panel, doğum öncesi testlerin anne karnında Down sendromu tanısı konan bebekler için tehdit oluşturduğunu vurguladı.
Amerika Katolik Üniversitesi İnsan Ekolojisi Enstitüsü’nde panelin moderatörlüğünü yapan ve Down sendromlu iki çocuğun babası olan J.D. Flynn, ‘‘Anneler, kürtaj yaptırması için çevrenin yoğun baskısına maruz kalıyor’’ dedi.
Hamileliğin ilk 11 ila 14 haftasında gerçekleşen testler sonucunda anne karnındaki bebeğin Down sendromuna sahip olup olmadığı tespit ediliyor. 2012 tarihli bir araştırmaya göre, anne karnında Down sendromu tanısı konulan bebeklerin yaklaşık yüzde 70’i kürtaj yoluyla öldürüldü. Avrupa genelinde ise bu oran yüzde 90’ın üzerinde.
İzlanda’da anne karnında Down sendromu teşhisi konulan bebeklerin neredeyse tamamı kürtajla alınıyor. Notre Dame Üniversitesi’nden araştırmacı Mary O’Callaghan, ‘‘Down sendromlu bireyler giderek daha fazla gelişim gösteriyor. Buna rağmen kürtaj oranları oldukça yüksek’’ dedi.
Ulusal Engellilik Katolik Ortaklığı Konseyi’nde görev yapan Bridget Brown, İzlanda gibi ülkelerdeki kürtaj oranına dikkat çekerek, ‘‘Dünya bir daha bizim armağanlarımızdan yararlanamayabilir. Yaşananlar sistematik bir soykırımdır’’ dedi.
Hamile kadınları destekleyen Tracy Winsor, ‘‘Kadınların çoğu Down sendromu tanısından sonra kürtajı düşünüyor. Çünkü aile için travmatik bir olay ve en kötü senaryo olarak kabul ediliyor’’ dedi. Winsor, ebeveynleri Down sendromlu çocuğu olan ailelerle iletişime geçmeye çağırdı. Aynı fikirde olan O’Callaghan, ‘‘Ebeveynlere destek olmak, kürtaj önlemede en önemli adımdır’’ dedi.
Hayatın umut ve olasılıklarla dolu olduğunu söyleyen Brown ise, ‘‘Korkuya değil, hayallere dayalı planlar kurun. Kendinize ve çocuğunuza inanın’’ dedi.
(Kaynak: Catholic News Agency)
