Springtide Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan kapsamlı bir araştırmanın sonuçları, inanç ve ruh sağlığı arasında olumlu bir ilişkiye işaret eden çalışmaları doğruladı.
Springtide Araştırma Enstitüsü Genel Müdürü Josh Packard, kiliselerin genç nesillerle yakından ilişkili olması için çözüm yolları önerdi. ‘Z Kuşağı, Ruh Sağlığı ve Din Üzerine Bir Konferans’ sırasında yayınlanan anket, 13-25 yaşları arasındaki yaklaşık 10 bin gencin inançları, ilişkileri ve ruhsal sağlıkları üzerine çalışmaya dayanıyor. Salgın döneminde ankete katılanların çoğu (yüzde 53) ruh sağlığının kendileri için en büyük zorluk olduğunu belirtti.
Sadece yüzde 34’ü yaşadıkları mücadeleyi yetişkinlerle rahatça paylaşabildiklerini belirtti. Katılımcıların yüzde 57’si ruhsal uygulamaların salgın dönemindeki sıkıntılara dayanmalarında yardımcı olduğunu söylerken, yüzde 51’i duaya yöneldiğini belirtti. Araştırma sürecinde, inancın ve manevi uygulamaların gençlerin ruhsal sağlığını korumada güçlü bir faktör olduğu görüldü. Kiliseye katılanların (yüzde 29), katılmayanlara kıyasla (yüzde 20) zihinsel ve duygusal sağlıklarının olumlu yönde geliştiğini söyleme olasılığı daha yüksek. Ayrıca dindar olduklarını söyleyenlerin (yüzde 40), dindar olmadıklarını söyleyenlere (yüzde 17) kıyasla ruhsal sağlıklarının olumlu yönde geliştiğini belirtme olasılığı daha yüksek.
İnancın ruhsal sağlık üzerinde olumlu etkisi olmasına rağmen, Packard raporda ruhsal sağlığın iyileştirilmesine yönelik mücadelenin gençleri dine yönlendirmekten daha karmaşık olduğunu söyledi. Packard, ‘‘Zihinsel ve duygusal olarak iyi durumda olmayan bir genç, bu duruma neden olan sorunları ele almadan inanç aracılığıyla sahip olacağı güzelliği, gücü, huzuru ve sevgiyi derinden anlayamaz’’ dedi.
Kiliselerin ruh sağlığı konusuna dâhil olması gerektiğini düşünen Packard, ‘‘Kiliseler, çoğu zaman kendi görevleri olmadığını düşünebilir. İnancın bu denli olumlu katkısı olması nedeniyle gençler için önemli olduğunu düşünüyoruz. İnancına bağlı gençler, dindar olmayan veya daha az dindar olanlara kıyasla hayatlarının her alanında daha iyi durumda. Bu nedenle gençlerin inancı, hayatlarındaki zorlukları çözme kaynağı olarak görmeleri gerekiyor’’ dedi.
Ruh sağlığının inanç ve maneviyat üzerinde pozitif bir ilişki olduğunu gösteren kanıtların oldukça açık olduğunu belirten Packard, kiliselerin gençlerin kendilerine gelip ilişki kurmalarını beklemek yerine, Tanrı Sözü’nü (Müjde) gençlere ulaştırmaya daha fazla odaklanması gerektiğini belirtti.
Gençlerin ve ebeveynlerinin yaşadığı güven sorununa değinen Packard, ‘‘Genç nesille birlikte ilerlemek için duvarların dışında yapmak zorunda olduğumuz işler var. Duvar kelimesini mecazi anlamda kullanıyorum. Kampüs hizmetlerinin ofiste mi yoksa duvarların dışında mı çalıştıklarını bilmiyorum. Tüm zamanlarını dışarıda gençlerle birlikte geçiriyor olabilirler. İnancın sahip olduğu olumlu etkileri korumak için geleceğe yönelik çözüm yollarını görmeye başlamalıyız’’ dedi. (CT)
