Tarihi 8 bin yıl önceye uzanan Aydın’ın Beşparmak Dağları’ndaki Latmos antik bölgesi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Buradaki 6 taş ocağından çıkarılan Feldspat minerali, tarihi eserleri tehdit ediyor. 170 kaya resmi, 13 manastır, 22 çeşit endemik bitki ve iki yabani kedi türünü içeren bölgenin milli park olması için yapılan başvurular bir türlü kabul edilmiyor. Taraf gazetesinden Billur Özgül’ün haberine göre doğaseverler, madenleri UNESCO’ya şikayet etmeye hazırlanıyor.
Tarihî M.Ö. 5. yüzyıla dayanan kaya resimlerine sahip Beşparmak Dağları (Latmos) yıllardır taşocağı tehdidi altında. Bölgede bulunan 6 taş ocağından Feldspat minareli çıkarılıyor. Bu mineralden seramik, banyo ve tuvalet taşı üretiliyor. Doğaseverler, kaya resimlerinin yanı sıra biyolojik zenginliğe de sahip dağların Milli Park yapılması için çalışmalarını sürdürüyor ancak ocaklar da çalışmaya devam ediyor.
‘Kutsal Dağ’
Aydın ve Muğla arasında bulunan ve Anadolu Hristiyanlarca “Kutsal Dağ” olarak adlandırılan Beşparmak Dağları erken döneme ait antik kente sahip. Latmos bölgesi uzmanlar tarafından Anadolu arkeolojisinin en önemli keşfi olarak adlandırılıyor. Bölge, kayaların doğal aşınmaları nedeniyle dünyada az görünen coğrafya parkı niteliği taşıyor. Latmos ayrıca Türkiye’nin en büyük fıstık çamı ormanlarından biri olma özelliği taşıyor.
1994’te Arkeolog Dr. Anneliese Peschlow tarafından keşfedilen M.Ö. 5. ve 6. yüzyıla ait 170 kaya resmi de Latmos’ta yer alıyor. 13 tarihî manastırın bulunduğu bölgede dünyada yok olmak üzere olan 22 çeşit bitki ile yabanî kedi türü olan Karakulak ve Kuyruklu Kartal da bulunuyor.
EKODOSD Başkanı’ndan açıklama
Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, Latmos’un taş ocağı çilesini bitirmek için yıllardır mücadele verdiklerini dile getirdi.
Sürücü ayrıca şunları söyledi: “Bölgenin Millî Park ilan edilmesi için Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na ve Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’na buranın tescillenmiş kalıntıları ve biyolojik zenginliğine dair bir rapor sunduk. Bunun yanı sıra UNESCO’ya da başvurduk. Ancak taş ocaklarının faaliyetleri sürdüğü için bu kurumlardan kısa sürede cevap gelmesi gerekiyor. Burada binlerce kaya var. Hepsinin altına bakamadığımız için ne kaybettiğimiz belli değil. Bu zenginlik eşsiz ancak çıkarılan mineral Türkiye’de başka yerlerde de var.”
İlk manastırlar VII. yüzyıldan
Hristiyan kaynaklara göre, M.S. 7. yüzyılda bölgeye ilk manastırları Sina Yarımadası ve Yemen’den gelen Hıristiyan rahipler inşa etti. Manastırların sayısının artmasının ardından bölge 9. yüzyılda bir piskoposluk merkezi haline geldi.