Hak savunucuları, İran’da parlamento tarafından çıkarılan mevzuatın, Hristiyanları ve diğer dini azınlıkları tutuklamayı ve hapsetmeyi kolaylaştırabileceğini söylediler.
İslam Ceza Kanunu’nun 499 ve 500. maddelerinde yapılan değişiklikler uyarınca, “gerçek veya sanal alanda” olsun “sapkın psikolojik manipülasyon” veya “İslam’a aykırı propaganda” suçunda bulunanlar, “tarikat” olarak etiketlenebilir.
Uluslararası İnsan Hakları Koruma Örgütü (IOPHR) ABD temsilcisi Hamid Gharagozloo, Yasadan etkilenebilecek dini azınlıkların temsilcileriyle yakın tarihli bir web semineri paneli tartışmasını düzenlerken, yasanın, rejimin herhangi bir grubu bir mezhep olarak yasaklamasını mümkün kılacağını ve ölüm cezasını içerecek şekilde yükseltilebilecek cezaya yol açabileceğini söyledi.
Dünya çapında savunuculuk grubu olan Christian Solidarity’de (CSW) bir Orta Doğu uzmanına göre, İranlı yetkililerin Hristiyan dönüşümlerine karşı ayrımcı eylemleri haklı çıkarması marjını genişleten yasa, avukatların kendilerini ve diğer dini azınlıkları savunmasını zorlaştıracak.
Savunma grubu olan Orta Doğu Endişesi (MEC) araştırmacısına göre, değişiklik iki yıldır boru hattındayken, Mayıs ayının ortalarında parlamento tarafından onaylandı.
“Son birkaç hafta, dini azınlıklar dikkat çekmeye başladılar ve ne yapacaklarını ve farkındalığı nasıl artıracaklarını düşünüyor” dedi ve şöyle devam etti: “Bu oldukça endişe vericidir, çünkü yapılan değişiklikler, din özgürlüğünü korumak yerine, temel teolojiyi kimin takip edip etmediğini tam olarak tanımlamaya çalışmaktadır.”
Yasanın uygulanmasından önce, İran’daki Gardiyan Konseyi tarafından onaylanması gerektiğini belirterek, bu kararın ne zaman verilebileceğinin belirsiz olduğunu da sözlerine ekledi.
IOPHR tarafından düzenlenen web seminerinde 18. maddenin savunucusu olan Mansour Borji, hükümetin sonradan Hristiyan olanları tutukladığını ve onlara “ulusal güvenliğe karşı hareket etme” gibi belirsiz şartlar altında 15 yıla kadar hapis cezası verdiğini söyledi.
Geçtiğimiz on yılda, bu suçlamaların din değiştirme gibi daha belirgin dini suçlamaların yerini aldığını söyledi. 18. maddeye göre “Özgürlük” gibi terimlerden uzaklaşarak din özgürlüğü ihlallerinin bu şekilde gizlenmesi, büyük ölçüde uluslararası baskıdan kaynaklanıyordu.
Savunucular, daha fazla kontrol sağlamak için gösterilen bu çabanın, rejimin ekonomik zorluklar ve yeni koronavirüs pandemisinin kötü idare edilmesi nedeniyle halkı arasında güvenilirliğini kaybetmeye neden olabileceğine inanıyorlar. Ülkedeki krizler arttıkça, dini azınlıklar ve Batı Hristiyanlığının kolay bir günah keçisi haline gelebileceğini söylediler.
CSW uzmanı, “Birçok Hıristiyan grup ve kilise lideri endişe duyuyor, çünkü bu İslami rejimin altındaki acılarına bir yenisini daha ekliyor” dedi.
Yasadan etkilenecek diğer dini azınlıklar Sünni ve Tasavvuf Müslümanları ve Bahailerdir.
Şii İslam ve Yahudilik dışında Hristiyanlık, İran’da tanınan üç dinden biri. Ancak korumalar, etnik olarak Hristiyan Asuriler ve Ermeniler olmak üzere az sayıda onaylanmış Hristiyan grubuna uygulanır.
Borji web seminerinde, Farsça’nın ulusal dilinde hizmet sunan bir avuç kilise hariç, 1970’lerde İslami devrimden bu yana birçok kilisenin kapanmaya zorlandığını söyledi. Geri kalan kiliseler, Müslüman doğumlu İranlıların onlara katılmadığından emin olmak için izlenmektedir. Sonradan Hristiyan olanların inançlarını gizli, yeraltı kiliselerine uygulamak zorunda kaldıklarını ve rutin olarak taciz edildiklerini ve tutuklandıklarını söyledi. (CT)
