Open Doors’dan Ron Boyd-MacMillan, Çin’de Hristiyan topluluğunun 2030 yılına kadar 300 milyona ulaşma ihtimali üzerine konuştu. Kilise’nin nüfusunun ve etkisinin artmasına bağlı olarak ‘gücü paylaşmak zorunda kalacaklarından’ korkan liderleri öfkelendirdiğini söyledi.
Open Doors Stratejik Araştırma direktörü Boyd-MacMillan, Express UK’e yaptığı açıklamada, Başkan Xi Jinping’in liderliğindeki Çin hükümet partisinin, Hristiyan nüfusunun büyümesinden giderek daha fazla endişe duymaya başladığını ve bunun sonucunda daha fazla baskı uyguladığını belirtti. Boyd-MacMillan, ‘‘Çin Kilisesi’nin neden bu kadar hedef alındığına dair kanıtın, liderlerin Kilise’nin büyüklüğünden ve Kilise’nin büyümesinden korkuyor olmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Hristiyan nüfusu 1980’den bu yana olduğu gibi büyürse (yaklaşık yüzde 7 ila 8) o zaman yaklaşık 2030’a kadar 300 milyon kişilik bir gruba bakıyor olacaksınız. Çinli liderlerin uzun vadeli planlar yaptığını biliyorsunuz. Uzun vadeli planları onları rahatsız ediyor. Çünkü Kilise böyle büyümeye devam ederse, gücü paylaşmaları gerekecek’’ dedi.
Toplum üzerindeki kontrolüne tehdit olarak algıladığı her şeyi sınırlayarak iktidarda kalması için Çin kültürel kimliğine güvenen Çin Komünist Partisi, kilise üzerindeki Çinlileştirme politikasını ülke genelinde uyguluyor. Kiliseler, ister yeraltında olsun, isterse yerel yönetim tarafından resmi kabul edilmiş olsun ülke genelinde izlenmekte ve kapatılmaktadır. Hükümet ayrıca Kutsal Kitap’ın çevrimiçi satışına da yasak getirdi.
İnsanları baskı altında tutmak ve izlemek için yüksek teknolojili gözetim cihazları kullanılıyor. Salgının ortasında, vatandaşlar kişisel bilgilerini yetkililere vermek zorunda kaldılar. Bu da hükümet yetkililerinin gözetim kampanyalarını artırmalarına izin verdi.
Çin hükümeti, yönetime bağlılığı güçlendirme ve muhalefeti bastırma çabaları neticesinde, Haziran ayında Hong Kong’da ulusal güvenlik yasasını yürürlüğe koydu. O zamandan beri, çok sayıda demokrasi yanlısı aktivist tutuklandı. Bazıları ulusal güvenlik yasasını ihlal etmek ve devlet gücünü bozmakla suçlanarak hapse mahkûm edildi.
Bu ay, pastör ve yazar Francis Chan, yarı özerk bölgeye üç kilise kurduktan sonra Hong Kong yetkililerinin vizesini reddettiğini ve kendisini ABD’ye dönmeye zorladığını açıkladı. Chan ve ailesi, Şubat 2020’de ABD’den Hong Kong’daki Sham Shui Po mahallesine taşındı. Aralık ayında, Hong Kong’da bir hizmetkâr olarak yaşadığı zorlukları anlatan Chan, ‘‘Hong Kong’da etrafımın Çinlilerle çevrili olduğu fark ettim. Kendilerine Hristiyan diyenler arasında bile çok fazla korku var. Ölmekten gerçekten korkuyorlar. Ölmek istemiyorsan hayatında ciddi bir sorun olduğunu anlamalısın’’ dedi.
Filipililer 1: 21-24 ayetlerine değinen Chan, Pavlus’un Mesih ile birlikte olmak istediğini, ancak Hong Kong’dakilerin bu sözleri nadiren işittiğini söyledi. Chan, ‘‘İnsanlar ölümden korkarak hayata tutunuyor. O’nun vaatlerine gerçekten inanmıyor gibiyiz. Bu yüzden Pavlus, ‘Elbette dünyadan ayrılıp Mesih’le birlikte olmayı arzuluyorum, ancak dünyada yapmam gereken şeyler var’ diyor. Yeryüzünde olmak istemesinin tek nedeni bu. Çünkü İsa’yı seviyor. ‘Sadece O’nunla olmak istiyorum’ diyor. Sizler de bu şekilde mi düşünüyorsunuz? Bu şekilde mi konuşuyorsunuz?’’ dedi. (CP)
